Ekmeğin Sesi

İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin'den flaş açıklamalar

Röportaj

İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin, Ekmeğin Sesi TV'ye özel verdiği röportajda, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çetin, "Üyelerimizin girdileri serbest piyasa ekonomisine göre belirleniyor. Fakat ekmek fiyatını 5’li komisyon, federasyon ve bakanlık belirliyor. Bu hiç mantıklı değil!" dedi.

İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin, ayrıca Çetinler Unlu Mamuller’in sahibi olarak da yaklaşık 30 yıldır sektöre hizmet veriyor. Dürüst ve başarılı çalışmalarıyla sektörde saygın bir yer edinen Çetin, 2018 yılında, oda seçimlerine 23 gün kala adaylığını açıklamış ve başkan seçilmiştir.

Göreve geldiğinizde Oda’nın hacizlik olduğu biliniyordu. O dönemde odanın kaç lira borcu vardı ve şu anda ne durumda? Odanın mali sürecinden bahseder misiniz?

Rakam söylemem çok doğru olmaz. Kayıtlarda bunlar zaten var. Oda başkanı olarak seçildiğimde bir miktar borç vardı. Bir plan yaptık ve 3,5 yıllık dönemde bu borcu belirli bir seviyeye getirdik. Neredeyse sıfırladık diyebilirim. Hacizlik, icralık durumlar var mıydı? Evet vardı. Onları da derledik, topladık ve an itibariyle bir sıkıntımız yok.

Yaşadığımız pandemi sürecinde sokağa çıkma yasaklarıyla beraber, bir çok sektör gibi fırıncılık sektörü de aralıksız üretime devam etti. Görüyoruz ki, her ne olursa olsun deprem, savaş, salgın hastalık ekmek üretimi aralıksız devam edecek. Bu anlamda, konuyu nasıl değerlendirirsiniz? Fırıncının öneminin doğru anlaşıldığına inanıyor musunuz?

Fırıncılık zor bir meslek. Pandemi döneminde meslektaşlarım büyük fedakarlıklar yaptılar. Gerek manen, gerek madden, gerekse sağlık noktasında neredeyse hayatlarını hiçe sayarak İstanbul’daki vatandaşlara hizmet ettiler. Karşılığı ne oldu dersek, sonuçta bir ihtisas odasıyız. Bir mesleğimiz var, bununla ilgili vatandaşlarımızın ihtiyacı olan ekmek ve unlu mamullerini, evlerine kadar götürdük. İnsanların da mutlu olduğunu düşünüyorum. Bizim de, başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bizden talep edilen herşey harfiyen yerine getirilmiştir. Fırıncılık hak ettiği değeri buldu mu? Baktığımız zaman fırıncı esnafımızın üzerine çok yükleniliyor. Esnaf şu an çok mağdur durumda. Bugünü gördüğümde, dün yaptıklarımızın karşılığı alınmamış gibi görünüyor.

Pandemi sürecini Oda olarak nasıl yönettiniz? Yaşadığınız zorluklar oldu mu? Ayrıca, pandemi nedeniyle gerçekleştiremediğiniz projeleriniz oldu mu?

İstanbul’da, kamu kurum ve kuruluşlarıyla organize olarak 39 ilçedeki arkadaşlarımızla birlikte, sokağa çıkma yasağının olduğu günler ve olmadığı günlerde en iyi hizmeti meslektaşlarım, üyelerim verdi. Bu dönemde bir çok fırın çalışanımız hastalandı. Bu zorlukları da kısmi olarak atlattık ve vatandaşamızı mağdur etmemeye gayret ettik. Pandemi tabi ki çalışmalarımızı olumsuz yönde etkiledi. İnsanların toplantı yapamaması, birlikte olamaması hasıl oldu. Ekonomik anlamda da, insanlar çok rahat edemediler. Dilediğimiz şekilde, gerekli fiyat artışlarını da alamadık. Malum, insanlar çalışmadığı için vatandaş uygun ekmek yesin noktasında, bizlerden kamu kurum temsilcileri ve yöneticilerinin, “Fiyatlara daha az, ya da hiç zam yapmayın” diye talepleri oldu. Bu da, tabi ki bizleri etkilemiş oldu.

İstanbul’da fırıncıları iki resmi kurum temsil ediyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve İstanbul Fırıncılar Odası (İFO). Ayrca bir çok STK’nın da etkin faaliyetleri var. Aslında karşımızda “çok başlı” bir sektör var. Sizce, bu sektör açısından bir dezavantaj mıdır?

İstanbul çok büyük bir şehir. Gündüz nüfusu yaklaşık 20 milyon… Bir tek noktaya bağlı olması çok mantıklı değil. Sadece Ticaret Odası ya da Esnaf Odası’nın yönetmesi zor. Bence bu şekilde olması daha doğru. İkincisi, zaten kanunen de, küçük esnafın esnaf odasına, sanayicinin de Ticaret Odası’na üye olma zorunluluğu var. Teknik olarak bunun birleşme şansı yok. Çünkü, yüzölçümü olarak, nüfus olarak çok büyük bir il…

Siz de yıllardır fırıncılık yapıyorsunuz. Hepimizin malumu, kangren olmuş bir çok sorunumuz var. Ekmek fiyatları, bayi karları, ruhsatsız fırın, kapasite kaybı, personel ihtiyacı vs… Yıllardır bu sorunlar hep konuşulur ama çözüme kavuşmaz… Oda olarak, sizin bu sorunlarla ilgili çalışmalarınız nelerdir?

İstanbul’un en büyük problemlerinden bir tanesi sürekli olarak yeni fırın açılması… Maalesef ilçe belediyeleri siyaseten bu manada bize katkı sağlamıyorlar veya sağlayamıyorlar. Bizim için çok büyük bir problem. Yönetime geldiğimiz günden itibaren ruhsatsız fırın açılmaması noktasında sürekli talepkar olduk, gereken mercilere gerek sözlü, gerekse yazılı taleplerimizi ilettik. Ama, geldiğimiz noktada maalesef çok karşılığını alamadık. Siyaseten bunun karşılığı yok gibi. İkinci bir sorunumuz da, perakende ticaretinde uygulanacak ilke ve kurallar (yani bayi karları), kanunen zincir marketlerdeki ekmek bayi karı yüzde 15, bakkallarda ise yüzde 20 olması gerekiyor.

Bu da, teknik olarak çok mümkün olamıyor ve kanayan yaramız olmaya devam ediyor. Eğer, bu iki konuya çözüm bulunabilirse meslektaşlarımız rahatlar ve sürekli olarak ekmek fiyatı konuşulmaz. Çünkü, fırınların kapasite kullanım oranları devamlı yukarıya çıkar, kapasite ile üretim yapan fırınların karlılık oranları daha da yukarı çıkar. Dolayısıyla bu saatten sonra yeni fırın açılmazsa, bizim için daha avantajlı olur. Biz de, şu ana kadar çalışmalarımızı yaptığımız gibi bundan sonra da devam edeceğiz.

Değişen tüketim alışkanlıkları ve makine teknolojilerine bağlı olarak, ekmekçilik sektörü büyük bir değişim yaşıyor. Hatta kabuk değiştiriyor diyebiliriz. Konveksiyonel fırınlarla çeşit ekmek üreten lüks butik fırınların sayısının hızla artması ve açılan bu işletmelerin “Ekmek Üretim Ruhsatı” olmadan faaliyet göstermesi akla şu soruyu getiriyor. Artık fırın ruhsatlarının bir önemi kalmadı mı? Bu sorun çözülebilir mi? Neler yapmak gerekiyor?

Şu anda İstanbul’da yaklaşık 3 bin 200 adet fırın var. Resmi olarak baktığımızda İstanbul’un nüfusu 16-17 milyon. Ankara’da fırın sayısı 400, ama nüfusu 6 milyon. Bir orantı yaptığımızda İstanbul’da yaklaşık bin 500 adet fırın fazla görülüyor. Şu andan itibaren İstanbul’a 25-30 yıl içinde fırın açılmazsa, mevcut fırınlar artan nüfusun ekmek ihtiyacını bana göre karşılayabilirler. Burada her açılan fırın eski fırının kapasitesini aldığı için sürekli ekmek fiyatı tarifesi talep etmek durumunda kalıyoruz. Esnaf, kapasitenin olmadığı yerde, fiyatla para kazanmak noktasında… Kamu kurum ve kuruluşlarının bu konuya çok dikkat etmesi gerekiyor ve bu konuda bizi desteklemesi lazım. Eğer vatandaşın uygun fiyatla ekmek yemesi isteniyorsa, fırıncının kapasite kullanım oranlarını yukarı çekmesi gerekiyor. Örneğin, 5 bin ekmek yapan bir fırının üretim maliyetleri ile 2 bin ekmek yapan bir fırının üretim maliyetleri bir değildir. Ekmek adeti yukarıya çıktıkça birim maliyeti düşüyor. Yetkililerimizden bu manada destek istiyoruz.

4Kabuk değiştiren ekmekçilik pazarında fırıncı işletmesini nasıl revize etmeli? Değişime nasıl ayak uydurmalı? Oda’nın bu anlamda bir çalışması var mı?

Günümüzde artık devir değişti. Ticaret başka türlü ilerliyor. Nasıl peki? Bir fırıncının sadece ekmek yaparak ticaret yapması çok mümkün gibi görünmüyor. Öncelikle, işletmelerini yenilemeliler, çeşitliliklerini artırmalılar. Mümkün olduğu kadar da, mağazalarından perakende satışı yapmalılar. Eğer bu sisteme geçebilirsek, bizim ondalıkla, bayi ile de ilgili büyük problemlerimiz kalmamış olur. Bunlarla ilgili biz gerek yazılı olarak, gerek sözlü olarak katıldığımız toplantılarda ilçemizdeki temsilcilere ve üyelerimize aktarıyoruz. Fırıncı esnafımızın kendini yenilemesi ve güncellemesi gerekiyor.

Çok zor bir dönemde Oda başkanı oldunuz. Yaşanan ekonomik kriz ekmek girdi maliyetlerinde ciddi bir artışa sebep oldu. Bu da fırıncının sürekli zam talebinde bulunmasına yol açtı. Bu haklı zam talebine resmi idareler karşı çıktı. Bu konu sizi zor durumda bırakmıyor mu?

Tabi ki zorlanıyoruz. Biz 3,5 yılın içerisindeyiz. Bu dönem içerisinde 6 tane tarife çıkardık. Bunun 3 tanesi ekmek, 3 tanesi de pide tarifesi. Yani, her yıl ortalama 2 tane tarife çıkarmış oluyoruz. Bu yıl için de taleplerimiz var. Ama tabi ki, gerek ekonomik olarak insanların sıkıntıda olması, gerek şartların pandemiden dolayı kötü olması, kamu kurum ve kuruluşları ve Bakanlık nezdinde, halkın ucuz ekmeğe ulaşması noktasında bizde baskı oluşturuyor veya baskı kuruluyor.

İstediğimiz gibi fiyat almamızı da bunlar etkiliyor ve engelliyor. Ayrıca, şöyle bir şanssızlığımız var; 2017 yılı sonunda, fiyat tarifeleri 5’li komisyona bağlandı. 5’li komisyon da, Esnaf Odası, Ticaret Odası, İl Ticaret Müdürlüğü, İl Tarım Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi ‘nin katılımıyla oluyor. Burada tabi, kamu kurumları fazla olduğu için bizim fiyatlandırmamız, Bakanlığa sorulması, görüş alınması noktasında zorluyor. 2017 yılı öncesi Esnaf Birlikleri, Oda’lardan maliyetlerini alıp tarifelerini veriyordu. Bizim de şanssızlığımız, seçildikten 3 ay sonra böyle bir yönetmelik çıktı ve bizi sıkıntıya soktu.

Ekmek üzerinden siyaset yapılmasının ve medya organlarında fırıncının rencide edilmesinin önüne nasıl geçilmeli?

Her parti bunu yapabiliyor. Şu anda ekmek gerçekten siyaseten kullanılıyor. Bu bizim için uygun olmayan bir durum. Peki nasıl önüne geçilebilir? Birlikten doğan güçle, beraberlikle bunlar önlenebilir. Tek tek bizi çözüyorlar, yönetebiliyorlar. Ama birlik ve beraberlik içerisinde olursak il-il, sanırım burada daha etkin olabiliriz diye düşünüyorum.

Ekmekte fiyat serbestliği olması gerekmiyor mu?

Şu an itibariyle mümkün görülmüyor. Ama tabi ki fiyatın serbest olması gerekiyor. Serbest piyasa ekonomisine göre, fırıncıların, meslektaşlarımın, üyelerimin tüm girdileri serbest piyasa ekonomisine göre belirleniyor; fakat ekmek fiyatı 5’li komisyon, federasyon ve Bakanlığın onayından geçtikten sonra veya görüşünün alınmasından sonra uygulanıyor. Bu da bana çok mantıklı gelmiyor. Bunun başka bir örneği yok. Ben bilmiyorum en azından…

Peki, ekmek üretim maliyetlerini sabitlemek mümkün müdür?

Sabitlemek mümkün değil. Bu illere, ilçelere, kapasiteye, kullandığı hammaddeye, işçilik maliyetine göre değişiklik gösterir. Sabit bir fiyat çok mümkün değil.

Büyük gayretler sonucu alınan yeni ekmek fiyat tarifesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Meslektaşlarımdan istirhamım, lütfen devletimizin bizlere tanımış olduğu yasal tarifemizi uygulayarak haksız rekabete neden olacak davranışlardan kaçınalım. Ticaret Bakanlığı, perakende ticarette uygulanacak ilke ve kurallar hakkındaki yönetmeliğinde açıkça belirtilmiş olan ve resmi fiyat üzerinden bayi kar oranlarını %15 ve %20 olarak titizlikle uygulayalım. Unutmayalım ki, bu bizim yasal hakkımızdır.

4Son olarak, Oda seçimleri ve Oda’nın yeni dönemdeki faaliyetlerinden ve projelerinizden bahseder misiniz?

Burada sadece şunu söyleyebilirim, yeni dönemde evet Oda başkanlığına adayız. Çalışmalarımız var. Bunları da daha uygun bir dönemde açıklamak istiyorum. Son olarak da, Ekmeğin Sesi Dergisi’ne sektöre yön verdiği, çalışmalarını bu yönde yaptığı ve bizim sesimiz olduğu için çok teşekkür ediyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun.

Not: Röportaj, Ekmeğin Sesi Dergisi'nde yayınlanmak amacıyla 20 Ekim 2021 tarihinde yapılmıştır.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.